PENTACLE 101: Ferrando ile Ders 3 – Posthümanizm Nedir?

PENTACLE, temel kavramlara Francesca Ferrando’nun “Hızlandırılmış Posthüman Kursu” adlı video serisi ile devam ediyor. Toplamda altı ders ve üç kavramdan oluşan bu serinin çevirisi Ferrando’nun kişisel izni ile Zeynep Arpaözü, Billur Bektaş ve Bulut Yavuz tarafından üstlenilmiştir.

Bu dersin çevirisi Billur Bektaş’a, redaksiyonu ve son okuması Başak Almaz’a aittir.

Herkese merhaba! Ben Francesca Ferrando.

New York Üniversitesi Liberal çalışmalar programında felsefe dersi veriyorum. Bu  videoda sizinle posthümanizmi konuşacağım için çok heyecanlıyım. 

Bu video, posthümanla ilgili kısa videolar serisinin üçüncüsü. İlk videoda posthüman kavramının kendisi hakkında konuştuk. İkinci videoda transhümanist felsefi akıma değindik ve çoğul transhümanizmleri tanımladık. Bu videoda ise posthümanizm kavramına değineceğiz. 

İlk videoda posthümanın bir çatı terim olduğunu ilan etmiştik. Posthüman, farklı düşünce ekolleri tarafından farklı anlamlarda kullanılan bir kavramdır. İkinci videoda ise transhümanist akıma göre henüz posthüman olmadığımızı açıklamıştık. Şimdi, bu üçüncü videoda, posthümanizm açısından ilan edeceğiz ki “Evet, şimdiden posthüman olabiliriz!”

Posthümanizme göre posthüman olmak için yarını beklemenize gerek yok. Hemen şimdi posthüman olabilirsiniz. Zaten posthümanizme göre posthüman varoluşsal bir yaklaşım, varoluşun parçası olmanın bir yolu, bir dünya görüşüdür. Posthüman, bir bakış açısıdır.

O zaman, nasıl posthüman olabilirsiniz? Posthüman olmak için varoluş adını verdiğimiz bu açık ağdaki yeriniz hakkında çokça düşünmeniz gerekir. Aslında posthümanizm üç farklı şekilde tanımlanabilir. İlki “post-hümanizm” -ki bu kavramdan bir sonraki videomda bahsedeceğim. Posthümanizmi tanımlamanın bir diğer yolu ise “post-antroposantrizm” (insanmerkezcilik). Bu kavramı da beşinci videomda tanımlayacağım. Son olarak, posthüman olabilmek için varoluşa post-düalistik bir bakış açısından yaklaşılması gerekiyor. Bu kavramı da bu kısa videolar serisinin altıncı videosunda tanımlayacağım.  

Şimdi posthümanizme geri dönelim. Posthümanizm olarak tanımlanan tek bir akım olduğunu iddia edebilir miyiz? Evet, yine de bu durumda da bir çoğul ekine ihtiyacımız var. O zaman Posthümanizmler olarak tanımlanabilecek farklı akımlardan bahsedebiliriz. Örneğin, eleştirel teoriden gelen Eleştirel Posthümanizm, Kültürel Posthümanizm veya Felsefi Posthümanizm ve diğerleri gibi. O halde bütün bu akımları çatı terim posthümanizme bağlayan nedir? İnsanın yapısökümü kilit yaklaşımlardan bir tanesidir. 

Daha önce de değindiğimiz gibi bütün bu farklı düşünce ekolleri insana açık bir çerçeve, belirli ve sabit bir tanımı olmayan bir kavram olarak yaklaşmaktadır. Örneğin, evrimi yeniden düşünün. Ayrıca ekoloji ve Antroposen hakkında da konuşmuştuk. O halde, posthümanizm insan kavramına nasıl açık bir çerçeve olarak yaklaşıyor? Posthümanizme göre, transhüman yaklaşımının aksine, insanı açık bir çerçeve olarak sadece gelecekte düşünemeyiz. İnsanı yeniden tanımlayan yeni gelişen teknolojileri düşünün. (siborg, “cryonic” [canlı dondurma] veya “mind uploading” [zihin aktarımı] gibi). Böylece insan, sadece gelecek ve şimdi ile değil, geçmişle de tanımlanabilmektedir.

Ne zaman insan olduk? Bu oldukça yerinde bir soru çünkü bu sayesinde iki farklı yaklaşımı anlayacağız: insanın kendisinin kültürel ve tarihsel bir kavram olması. O halde, post-hümanizm olarak posthümanizme göre her insan, insan olarak tanımlanmamaktadır. Örneğin, kölelik tarihini, yani bazı insanların diğerlerinden daha az insan olarak görüldüğünü düşünebilirsiniz. Cinsiyetçilik, etnosantrizm ve engellilik tarihinden de birçok örnek verilebilir. Böylece bazı insanlar diğerlerinden daha insan olarak görülmekteydi. Bu durumda post-antroposantrizme (insanmerkezciliğe) değineceğiz. İnsanın yapısökümü sadece içsel bir çerçeveden değil, aynı zamanda çoğul olarak “insanlar” şeklindeki insan tanımından yola çıkılan bir çerçeveden gerçekleşmektedir.

Yani, Antroposantrizmle göreceğiz ki insan kavramının kendisi bilinen insan üzerinden tanımlanmakta, genelde bu ayrım üzerine yoğunlaşılmakta ve insana bir istisna olarak sunulmaktadır. Diğer bir deyişle, insanız çünkü insan olmayan hayvanlar değiliz. Ancak bu ayrım nötr değil: Bu bölünme sebebiyle üstün addediliyoruz. Antroposantrizm, insanı en tepeye yerleştirmektedir ve elbette Antroposantrizm’in dinî bağlantıları da vardır. Örneğin Hristiyanlık, İslam ve Musevilik gibi dinlere göre insanı, Tanrı’nın suretinde yaratılmış bir idea olarak düşünebiliyoruz. Böylece açık bir kavram olarak insana post-düalistik bir açıdan da yaklaşacağız, özellikle teknoloji üzerinden. Ya da daha alakalı olacak şekilde, bir açıklama yolu olarak eğitici bir perspektifle teknoloji üzerinden. Bu noktada varoluş teknolojileri hakkında konuşacağız.

Nazik ilginiz için çok teşekkür ederim. Eğer bu konuya ilgiliyseniz, daha çok bilgiye websitem www.theposthuman.org üzerinden ulaşabilirsiniz. Post-hümanizmden bahsedeceğim bir sonraki videomu iple çekiyorum. Çok teşekkür ederim.