Ustalarını Kaybeden Dünya: Dijital Sınırda Herkesin Hiçleşmesi

“…Herkes aynı şeyi istiyor, herkes aynı;

Farklı hissedenler ise bile isteye tımarhaneyi boyluyor.”

Nietzsche

Modern/dijital çağın öncesinde kalmış kayıp insan; hikâyesi olan, yani bir sanat ürününe dönüşebilecek bir beşeriyet taşıyan insandır ve görünmeyenin resmidir. Bahsi geçen görünmeyen şey ise ustalıktır. Sözü edilen ustalık biçimi; dijital kopyaların ilk üretilmeye başlandığı tarihlerden öncesine ait bir biçimdir. Söz gelimi matbaanın icadı her ne kadar bilginin dolaşımını kolaylaştırmış olsa da el yazma eser üreten ustaların kaybına da zemin hazırlamıştır. Yine aynı minvalde el yapımı ve her bir parçasının özgün olması hasebiyle sanat eseri sayılan her ürünün fasonlaşması, seri bant üretimine girmesi ve nihayetinde ustalarının ölümüne sebep olması da benzer bir durum ile açıklanabilir. Fason/seri üretimin sanatı ve insanı işgaline, ardından da ustalarını yok etmesine karşı, Marcel Duchamp[1] 1917 yılında şöyle bir tepki göstermiştir: Duchamp “çeşme” adını verdiği fabrikasyon bir pisuvarı, üzerinde hiçbir oynama ve ekleme yapmadan “Bağımsız Sanatçılar Topluluğu” sergisine göndermiş, böylelikle endüstriyel insan ve üretime karşı bir tavır sergilemiştir. Bu tavır elbette sadece onun aykırı kişiliğinden kaynaklanmamaktaydı. Bunun yanında sanatın endüstriyel tahakküm altına girmesi ve ustasız makinelerce üretilmesine de dikkat çekmek istiyordu. Konunun Duchamp ile başlaması elbette tesadüfî değildir çünkü ‘Değişen (dönüşen) Dünya’ mottosu her yeniçağın ve gelişmenin reklam sloganı olmakta ve dünyayı seri üretilmiş hayatların yaşandığı bir alana çevirmektedir. Buna rağmen bugün değişenin ne olduğu tam anlamıyla bilinmemekte ve bu değişen belirsizliğini koruyarak herkesi aynılaştırmakta ve hiçleştirmektedir. Peki değişen gerçekten yaşlı ve tahrip edilmiş dünya mıdır, yoksa sapien (bilge) kısmından arındırılmış ‘insan’ anlayışı mıdır?     

Değişim, elbette ekolojik çerçevesi ile dünya da dahil her şeyi içine almaktadır, ancak asıl sorun değişirken kaybedilenin muhasebesinin yapılamamasıdır. Sanayileşmiş ve daha sonrasında dijitalleşecek olan toplumların ilk günlerinden bu yana ‘her şey insan için’ şiarı güdülmekte ve bu doğrultuda adımlar atılmaktadır. Ancak her yeni adım geride kalan ve ustalık meziyeti gerektiren adımı ustası ile beraber tarihin unutulan sayfalarına göndermektedir. Örneğin tarımsal üretimde verimi arttırmak ve arz edilen miktarı temin etmek için tarım doğal çerçevesinden uzaklaştırılmış, insanın yerini makineler, şimdilerde ise akıllı sensörler almıştır.[2] Böylece ustalık ve sadece o ustadan anlayan toprak ve tohum doğal çevreden sökülüp alınmıştır. Günün sonunda; muhasebede de geç kalmış ustasız modern insan, kaybedileni görmüş ancak kaybedilene ulaşmak için de parlak camları, steril ambalajları ve kapitalist dijital/ekonomik bariyerleri aşması gerektiği gerçeği ile de yüzleşmiştir. İnsanı anlamak adına ve insanın çevre ile bağlarının anlaşılır kılınması için tohumdan ve topraktan örnek verilerek kaybın somutlaştırılması önem arz etmektedir. Dijitalleşen ve belki sonrasında uzay yiyeceği olarak da bilinen vakumlanmış mikro öğünler[3] ile idame edilecek gelecek insanını anlamak için de kaybın nerede başladığını göstermek adına toprak/tohum ve usta parametreleri önem taşımaktadır.

Endüstrileşmiş ve sadece özde olan kapitalist sermayeyi korumak ile görevli sterillerin toplumu geleneksel insanın elindekini alarak onu böyle bir değişime zorlamıştır. Bu değişim yine geleneksel insanı hedef alan ve onlar için bahşedilmiş organik bir kimlik yaratma ideasında olan, dijitalleşmiş bir dönüşüm olmaktadır. Bu doğrultuda insanın doğal olan tüm yönlerini, başta bahsedilen gizil beşeriyeti dahi bu mekanizmanın işleyen çarklarından geçirmekte ve seri üretilmiş kişiliklere dönüştürmektedir. Bu nedenle, bu yazı; ‘değişen dünya değil, bilgelikten arındırılmış insandır’ ön kabulü ile bu ustaları kaybettiren değişimi irdelemektedir. Ustası olan, kendi kendisine yetebilen geleneksel insan; dizginlenememiş ve sırf varlığı katlamak üzere koşturan kapitalizmin rüzgâr atı tarafından değişime zorlanarak sömürüye dâhil edilmekte ve yaşanmaya değer yeni bir hayatın var olacağı fikrine inandırılmaktadır.[4] Modern çağa yetişmiş ve günlük yaşamı işgal eden tüm teknolojik pratikler beşeri insan zekâsını; esnek,  her türlü şart ve şeraite uyum sağlayabilecek ve toplum içinde yaşayan ‘steril organik yaratıcılar[5]’ hariç herkesi tıpkılaştıran bir forma dönüştürmektedir. Bu dönüşüm son halkada insandan bağımsız olmamak koşulu ile dünyayı da yeni ve seri üretilmiş bu organik insanın bir uzantısı ya da uzvu olarak değiştirmekte ve dünyaya yeni kimlikler atfetmektedir. Bu yeni kimlikler ile pazarlanan ise tam bir keşmekeş olmaktadır. Ustasız ve hikâyesiz kalan modern insana kargaşayı pazarlayabilmek adına da yine geleneksel insanın ‘gerçek’i[6] kullanılmaktadır.

Değişen Dünya ve Gerçeğin Yeniden Kurgulanması

Değişim, dönüşüm ve tüketebilmek adına seri ve sürekli üretim modern çağın en çok kullanılan mottoları olmaktadır. Bu yazıda olduğu gibi, alana eleştiri getirenlerin odağında da bu kavramlar yer almakta ve kullanılmaktadır. Değişen ve dönüşenin girizgâhına ek olarak bu baslıkta değişimden sonraki adım yani dijital insana pazarlanan; yeni, steril ve geleneksel(sapien/bilge) insandan arındırılmış ama yine ‘insan için’ sloganı ile yaratılmış dünya örgüsü irdelenecektir. Bu doğrultuda, bu başlık; bu alana bir sınırsızlık atfedilerek güzel mevhumunun da işgal edilmesi sonucu dijital bir aşikâr olma haline bürünen ve zıddını yitiren anti-romantik dünyanın eleştirisi şeklinde kurgulanacaktır. Peki, bu yaratılmış dünya neden eleştiriye açıktır yani onu anti-romantik yapan nedir? Çağı yakalamış ve onun kritiğini çok büyük bir ustalıkla yapan çağdaş filozof Byung-Chul Han’a göre bu sorunun cevabı ‘dijital’ kelimesinin Fransızca karşılığı olan sayısallaştırmada (numerique) saklıdır. Bu karşılığa göre, geleneksel dünyaya ait ve dijital kurgunun pazarlanan emtiaları; şiir, gizem, beşeriyet, sanat, güzel mevhumu ve akla gelebilecek her türlü insani olgu bu anlam alanına sıkıştırılarak sayısallaştırılmaktadır. Başka bir deyişle tüm bu anlam alanlarını belirgin hale getirerek onların gizemli her türlü sırrını, onlara ait her türlü yabancılığı çalar; tanıdık, banal, arınık (steril) olana yani ‘bunu beğendim’e’ çevirir ve aynılaştırır.[7] Bu aşamada tüm bu anlam alanları sayılaştırıldığı için her yönüyle karşılaştırılabilir hale gelirler ve bu yeni yaratımın kabul görebilmesi için pazarlık şartına dönüşürler.

Pazarlığa dâhil edilen dünya; başta bahsedilen usta ve topraktan arındırılmış, çok parlak renkleri olan ama bir o kadar da cansız bir dünyadır. Bu dünyada yeryüzü dijital ve saydamdır ve bu saydamlığın içerisinde yaşayabilmek için de steril sahiplerin iznine ihtiyaç duyulmaktadır. İçine doğulan ve yeryüzünden uzaklaştırılmış, ceplerde taşınan küçük ekranlar kadar sınırları olan bu yeni dünya örgüsü en nihayetinde insanı da gerçekliği asla görünmeyen, makyajlanmış bir seri üretim hikâyesine çevirmektedir. Dijital birer hikâyeye dönüşen ustasız modern insan, döngü nihayetlendiğinde bilge olan kısımlarından da arındırılacaktır. ‘Mindful Cyborg’ olarak bilinen, çağdaş dünyanın tekno-deterministlerinden Chris Dancy, son elli yılda kat edilen teknolojik deneyimden yola çıkarak, bu insandan arındırılmayı; gelecekte teknoloji ile olan bağlarımız sadece nostaljik bir temele dayanacak ve gelecek insanının, insan olabilmeyi ve nasıl insan olunacağını teknolojiden öğrenecek şeklinde açıklamaktadır.[8] Bu arındırılma sonucu geleneksel insan topyekûn bir otomatikleşme girdabına girecek ve dijital mimiklere sahip bir cyborg’a dönüşecektir.  Bu cyborg; teknolojik faşizmin bir üretimi, insandan arındırılmış ama teknolojinin yürümeyi öğrettiği bir ‘kontrol toplumu’[9] çocuğudur. Bu teknoloji temelli ‘form insan’ şu anda her ne kadar öngörülmüyor olsa da geleceğin dünyasında olanaklar arasında her zaman yerini koruyacaktır. Bu olanaklılık, olacak olana yakın bir oran taşır çünkü bugün kullanılan dijital teknoloji; bilgisayarları eşleştirerek insan profillerini saptamakta ve bir veri madeni yaratmaktadır. Bu dijital maden; insansı tüm mimik ve üretileni sanata çeviren kusurlu beşeriyetten, iş ve özel tüm yaşam alanlarının gözlenmesi sonucu elde edilen davranış biçimlerinden, giyilebilir teknolojiler sayesinde sağlıklı insanda olabilecek tüm beden parametrelerinden, hatta hastane kayıtlarının bu teknolojilere açık olması sonucu; DNA analizleri, beyin tomografileri, ilaç ve belki uyuşturucu testlerinin de dahil olduğu insanı insan yapan tüm renk kataloglarından oluşmaktadır.[10] Toplanan bu veri sonucu, bugün ilk adımları atılan ve nihayetinde gelecek cyborg(form) insanının da evi olacak ‘meta’ evrenlerin varlığı olanaktan öte bahsi geçen bu yeni/arttırılmış gerçeklik geleceğine daha yakındır. Gelecek; meta evren ve meta insandan oluşacak fikri bu emareler ile desteklenmekte çünkü bugünün sosyal ancak ‘blah blah society(toplumu)’ diye tanımlanabilecek medyumları gelecek insanına ait kişiliği tahmin edebilmek ve bu insanı üretebilmek için kullanılacaktır.[11] Bu insan hikâyeden yoksun ama kurgulanmış bu dünyada yaşayabilmek adına yine kendi hikâyesinden oluşan reklam sloganlarına ihtiyaç duyacaktır. Bu reklam sloganları ise toplumsal içerisinde yaşayan her kesimden insanı kapsamakta, onların ustalığını işgal etmekte ve onları birer fason ve seri üretilmiş dijital video veya fotoğrafa çevirmektedir. Hal böyle olunca yakın zamanda paylaşılan ve İzlanda’nın tanıtıldığı (Icelandverse)[12] video reklamda da görüldüğü gibi, kimilerine göre Mark Zuckerberg’in ‘Metaverse’üne[13] karşı üretilmiş ironik bir reklam gibi görünüyor olsa da, aslında gelecek insanına o dünyada yaşam kabulü alabilmeleri adına gerçeğin kendisi pazarlanmaktadır. Bu reklam videosu aslında, hiçleşen dijital insana, bu yazıda en başından beri eleştirisi yapılan kaybın, insani beşeriyetten[14] oluşan ve insanı; sanatın, şiirin, edebiyatın aslında yaşamın tam merkezine koyan ustalığın kaynağı, insanın ‘gerçek’i tanıtılmaktadır.

Aynı Olanlar (Dijital Herkes) Nerede Hiçleşir?

Herkes’ kavramına bir dijital mevhum yüklenilmesi, bu mevhumun her bir beden özelinde onu sayısallaştırması, sayılmaya mahkûm etmesi ve nihayetinde hiçleştirmesinden kaynaklanmaktadır. Dijital kelimesinin Latince ‘digitus’[15] yani parmak kökenine dayanmaktadır B. C. Han’a göre;  parmak da sayı sayma aracıdır, ona göre dijitalleşmiş bu ‘hiç insan’ formu anlatıdan yani hikâyeden yoksun olduğu için ‘tarih sonrasına’(posthistoric’e) ait bir kategoridir. Bu insan bir hiç kategorisindedir çünkü bir tweet veya enformasyondan oluşur ve bu enformasyon bir araya gelip bir hikâye oluşturamamaktadır. Akışkan ve başkasının parmak uçlarında hiçleşen bu dijital insanın sade ‘timeline’ı vardır, kendisine ait bir biyografisi yoktur. Zamansal ve sayısallaştırılmış bu ‘dijital form insan’ toplamsaldır[16]. Dolayısıyla başta Duchamp’ın da eleştirisini yaptığı öyküleyici bir hikâyesi olmayan ve seri üretilmiş bir dijital hiçlik olmaya mahkûmdur. Gelecek insanının sayılabilir bir varlık olacağı, öyküleyici hiçbir vasıf ve anlatı taşımayacağı birçok düşünürce öngörülmektedir. Nitekim gelecek evreni olarak görülen ‘Metaverse’ün’ bugünlerde çok konuşulan ve ‘Asimov’un 3 Robot Yasası’nı tepe taklak eden 5’li yasası da bu öngörüyü desteklemektedir. Metaverse metninin dördüncü yasası; her şeyin “bir dijital varlık/değer olabileceği, satılabileceği ve ticari faaliyetlerde kullanılabileceği nihayetinde döngüsel ekonomiye dayanacağı” fikri üzerine bina edilmektedir.[17] Bu fikre göre bir meta örgüsü olması itibariyle insan dâhil her bir örüntü, anlam, hikâye satın alınmaya dâhil edilmekte ve onlara bir takas değeri biçilmektedir. Bu adımdan sonra gelecekte ve kurgulanmış yeni meta evrenlerde insanın; başka bir kullanıcının (ki bu yerleşik insan değildir çünkü alanın sakini olabilmesi onun meta değerine bağlı olacaktır) içeriği olabileceği, bedensel bütünlüğünden çok meta evrende kapladığı alan ve profil kurgusu üzerinden bir meta değere tabi tutulacağı, gerçek ustalığının ve hikayesinin pek de önem taşımayacağı, sayısallaşmış bir holograma dönüşeceği düşünülmektedir. Bu hologram gelecek insanı, geleneksel insanın herkesleştiği ve nihayetinde bir aynılar cehenneminde hiçleştiği bir metaverse insan modeli olacaktır.


Bu yazıdaki düzenleme önerileri için Mehmet Ali Çelikel hocamıza teşekkür ederiz. – PENTACLE editörleri


[1] Bir Pisuvar Sanat Tarihini Nasıl Değiştirdi, https://medium.com/t%C3%BCrkiye/inceleme-4135aac9ae16

[2]Aylin Kırkaya, Akıllı Tarım Teknolojileri Uygulamaları, HEKTAŞ AR-GE Merkezi, 2020

[3]Uzay ve Astronot Sağlığı https://www.kozmikanafor.com/uzay-yolculuklarinin-astronotlarin-sagligi-uzerindeki-etkileri/

[4] Zygmunt Bauman, Azınlığın Zenginliği Hepimizin Çıkarına Mıdır, Ayrıntı Yayınları,2020

[5] Salih Kinsun, Steril Organik Yaratıcılar: Antonio Gramsci’nin ‘organik aydın’ kavramı temel alınarak üretilmiş ve kapitalist sermayenin tahakkümünü sürdürmek adına insan zekâsı ve duyguları dâhil her bir insani varlık biçiminin sömürülmesi adına, dijital teknolojiyi sınırsız ve kanunsuzca kullanan kapitalist dijital medya şirket sahiplerini işaret eden bir kavram olarak kullanılmaktadır.

[6] Gerçek; yazıda bahsedilen sanata değer insan beşeriyeti ve onun gizil anlamları şeklinde kullanılmaktadır.

[7] Byung-Chul Han, Yeryüzüne Övgü, Bahçelere Bir Yolculuk, İnka Yayınları, 2021

[8] Chris Dancy, Mindful Cyborg, https://www.chrisdancy.com/mindfulcyborgs, 2021

[9] Gilles Deleuze, Postscript on the Societies of Control, Cambridge, MIT Press, 1992

[10] Gary T. Marx, Surveillance and Society,” Encyclopedia of Social Theory, 2005, https://web.mit.edu/gtmarx/www/surandsoc.html

[11] Stephen Young, “The Impact of New Technology on the Leadership Development Industry,” 2016, https://www.researchgate.net/publication/310514189_The_Impact_of_New_Technology_on_the_Leadership_Development_Industry

[12] Icelandverse, https://www.youtube.com/watch?v=enMwwQy_noI&ab_channel=InspiredbyIceland, 2021

[13] Metaverse, https://about.facebook.com/, 2021

[14] ‘İnsani Beşeriyet’ kavramı ile merkezine insan tarafından üretilmiş ve makineye ait seri bant kusursuzluğundan uzak, meta değerden çok sanat değeri olan yaşam pratikleri vurgulanmaktadır.

[15] Digitus; Kökeni ve Anlamı; https://www.etimolojiturkce.com/kelime/dijital, 2021

[16] Byung-Chul Han, Yeryüzüne Övgü: Bahçelere Bir Yolculuk, İnka Yayınları, 2021

[17] Elif Akçay (Çev.) https://interdisiplinsizler.wordpress.com/2021/11/28/uhive-ve-metaverseun-5-yasasi/, https://uhive.com/the-five-laws-of-the-metaverse, 2021