Yosun Patlamaları, Sanat ve Diğer Şeyler: Fara Peluso’nun Spekülatif Tasarımcı Olarak Portresi

PENTACLE için kaleme aldığım bu yazı, Berlin’de yaşayan Fara Peluso’nun spekülatif tasarım kavramıyla şekillenen sanatsal üretimine odaklanıyor.

Posthümanizm okumaları ve paralelinde spekülatif tasarımı, sanatsal araştırma projelerine entegre eden bir sanatçı ve tasarımcı olarak kendini konumlandıran Fara Peluso, endüstriyel tasarım eğitimini tamamladıktan sonra, piyasaya hizmet edecek bir tasarımcı olmayı reddetmiş. Kendisiyle yaptığımız sohbetten yola çıkarak hazırlanan bu sanatçı profili, aynı zamanda da Fara’nın birkaç işi üzerinden tasarım, melez ve posthümanist sanatsal pratiklerine dair bir okuma içeriyor.

Endüstriyel tasarım eğitimini sırasında, market odaklı yapıların dışında var olmayı tercih eden Fara Peluso, eğitiminin verdiği alt yapıyla spekülatif tasarım kavramının sorunsallarını bir araya getiriyor. Fara’nın işlerine göz atacağımız bu yazı vesilesiyle spekülatif tasarımın ne olduğunu kısaca irdelemek gerek. (Spekülatif tasarım kavramına dair iki Türkçe metin için kaynakçada eklenmiş bağlantılara bakınız).

Spekülatif tasarım, 1990’lı yılların ortasında Anthony Dunne ve Fiona Raby tarafından ilk kez kullanıldı. Bu kavramın çıkış noktası ise ‘what if’ yani ‘farz edelim ki…’ diye başlayan sorular. Özellikle piyasa odaklı bir eğitim yapısını sorgulayan spekülatif tasarım, malzeme ve içerik bağlamında bugünü ve yarını yeniden kurgulamaya davet eden bir alt yapıyı öneriyor (Dunne and Raby 2013).

Dunne ve Raby’nin 90’lardan günümüze yazdıkları yazılar ve kitaplar ışığındaki spekülatif tasarım, 1970’lerin çığır açan, yaratıcı tasarım dünyasına da saygı göstererek, bilim kurguyu ve yaratıcı süreçleri neoliberal kapitalist tasarım dünyasını eleştirel bir duruş sergiliyor.

Fara Peluso ile sohbetimizde, sanatçı, tasarım eğitimi süresince sonuç ve ürün odaklı tavrı sorguladığını, bu nedenle de sanatsal pratiğinde bitmiş bir ürün ve eser ortaya çıkartmak yerine, yaşayan, insan ve insan-olmayan varlıkların bir aradalığını gösterecek; canlılar arasındaki simbiyotik ilişkinin bir sanatsal deneyime dönüşmesini sağlayacak malzeme ve medyaları bir araya getirmeyi amaçlayan eserleri üretmeye başladığını belirtti.

Fara’nın endüstriyel tasarımdan sanat bazlı bir üretime yönelmesini tetikleyen bir başka yön ise spekülatif tasarım kavramının demokratik ve empatik bir yapıya sahip olması. Bu vesileyle tasarlanmış bir objenin tamamlanmamış, büyüyen ve deneyimlenen bir iş olmasına önem veriyor. Böylece spekülatif tasarımın yaşamı dönüştüren ve değiştiren önermelerde bulunabileceğini düşünüyor. Bir başka önemli mevzu ise pazarın hız kesmeye niyetli olmaması. Fara, kapitalist düzenin yavaşlama karşıtı tutumuna karşılık, sanatsal üretimin yavaş ve deneyime odaklı olabileceğini düşünüyor. Bu da beraberinde spekülatif tasarımın ahlak kavramıyla doğrudan ilişkisini masaya getiriyor (de La Bellacasa 2017).

Simbiyotik ilişki içerisinde yaşayan canlılar üzerine yaptığı araştırma sürecinde, Fara Peluso’nun sanatçı olarak üzerine eğildiği ve araştırdığı ilk canlı türü, yosun (algea). Özellikle doğadaki fotosentez sürecinin en önemli organik türlerinden biri olan yosunların ve yaşamın evrilmesinde farklı bakterilerin önemini de göz önünde bulunduran araştırma süreci sonrasında, Fara Peluso’nun ilk ürettiği iş, insan ve yosun arasında simbiyotik bir bağ oluşturmayı hedefleyen bir aksesuar tasarlamak oluyor.

Fara Peluso, weaReactor, 2017, giyilebilir yosunbazlı biyoreaktör.  ©Fara Peluso
Fara Peluso, weaReactor, 2017, giyilebilir yosunbazlı biyoreaktör.  ©Fara Peluso

Doğanın karmaşık ve dolaşık ilişkileri üzerine yaptığı araştırmaların sonucunda ortaya çıkan weaReactor (2016) çalışması, yosun ve insan arasında simbiyotik bir ilişki kurmayı sağlayan, giyilebilir bir aksesuar. weaReactor, fotosentez yapan yosun ile insan nefesi bir çeşit kapalı devreye dönüştüren, sentetik bir simbiyoz sağlayan bir araç. Yosunun yaşamını devam ettirdiği reaktör, bir çeşit dalgıç tüpü görevi sağlıyor ve insan ile yosun arasında karbondioksit-oksijen döngüsünde ortak bir yaşam öneriyor. Elbette böyle bir aksesuara duyulan ihtiyacın arkasında, doğayı yok etmekten vazgeçmeyen, kendi kuyusunu kazan, Antroposen çağının insanlığına da bir eleştiri ve onun gelecekteki distopik dünyasına dair bir çözüm üretme kaygısı var.

weaReactor çalışmasını, 2017 yılında tasarladığı Memory Matter / Hafızalı Madde takip ediyor. Görmezden gelmeyi tercih ettiğimiz ya da hakkında pek de bilgimizin olmadığı Algea Bloom / Yosun Patlaması vakası üzerine gerçekleştirdiği araştırmadan esinlenilmiş bir iş bu. Yosun Patlaması, temiz su rezervlerindeki ani yosun miktarının artışına verilen isim. Bu vaka, su rezervinin ve su ekosisteminin dengesinin bozulmasına işaret ediyor. Bunun gerçekleşmesinin ardında da tarım alanlarında kullanılan aşırı miktardaki ilaçlama yatıyor ve fazla kimyasal kullanımından doğan atıkların suya karışması bu vakaya neden oluyor.

Fara Peluso, Memory Matter / Hafızalı Madde, 2019, yosun pigmentleri, kumaş, köpük, cam. ©Fara Peluso – 2019
Fara Peluso, Memory Matter / Hafızalı Madde, 2019, yosun pigmentleri, kumaş, köpük, cam. ©Fara Peluso – 2019

(Bu proje Haziran 2019’da Namur, Belçika’daki ‘Imagining Ecological Futures Residency’ misafir programı kapsamında geliştirilmiştir. Destekleyen  kurumlar: Goethe Institute Brussels, TRAKK Fab Lab Namur, KIKK Festival Namur Cultura Center Namur – Abattoirs Bomel)

Fara Peluso, Hafızalı Madde çalışmasında, gözle görülemeyen, bu nedenle de insanlığın göz ardı ettiği bu vakayı, daha görülebilir, deneyimlenebilir bir kurgu ile izleyicinin önüne koyuyor. Bir akvaryum içerisinde yarattığı mini-ekosistemde tarımda kullanılan kimyasallara karşılık hızla çoğalan yosunların sürecine tanıklık etmemizi sağlayan Peluso, görmediğimiz bir şeyin var olmadığı gibi basit ve indirgemeci zihniyeti eleştiren bir yerleştirmeyle insan eliyle doğaya yapılan müdahaleyi gözler önüne seriyor.

Peki, hız kesmeyen neoliberal kapitalist düzenin sebep olduğu Yosun Patlaması’nı avantaja çevirmek mümkün müdür? Yosun bazlı malzemeleri hayatımızın içerisine ne kadar dahil edebiliriz? Bu sorularla yola çıkarak, malzeme denemeleri yapan Peluso, bu deneyleri ve süreci, atölye çalışmaları yoluyla izleyici ile interaktif bir şekilde sorgulamaya ve araştırmaya devam ediyor. Plastik kullanımından uzaklaşmayı hedefleyen çalışmalarıyla, yeşil ve ahlaki malzeme üretimlerini sanatçı ve tasarımcı gözüyle ele alarak, biyoplastik üretimine dair farkındalık yaratmaya da çalışıyor. Fara Peluso eğitimi sonrasında her ne kadar pazar ekonomisinden uzak durmayı tercih ettiyse de yeşil enerji üzerine odaklı bir start-up’ın işbirliği talebi sonrasında, Living Canvas / Yaşayan Tablo işini 2019 yılında başlattı ve buna ilişkin bir yerleştirme gerçekleştirdi. Yenilenebilir enerji ve karbon emiliminin iklimi krizi üzerindeki etkisi gibi konulardan yola çıkarak gelişen bu proje, kapalı alanlara yerleştirilmek için tasarlanmış bir yosun tablosu. Bu yaşayan kanvas, yosunun nasıl bir biyo-güç olabileceğini gösterirken, geleceğin biyoreaktörlerinin sinyallerini veriyor.

Fara Peluso, Living Canvas / Yaşayan Tablo, 2019, State Studio, Berlin.  ©Fara Peluso – 2019

Son olarak, Fara Peluso, 2019-2020 yılları arasında Berlin Teknik Üniversitesi’nin Biyoteknoloji Bölümü ve Art Laboratory Berlin işbirliği ile yürütülen Mind the Fungi / Mantara Dikkat vatandaşlık bilimi projesi kapsamında, mantar ve yosun türlerinin bir aradalığı üzerine bir dizi deneyi TU Berlin laboratuvarlarında gerçekleştirme şansı da yakaladı. Fara Peluso, sürdürülebilirlik, insan ve insan-olmayan türlerin bir aradalıkları ve yosun bazlı malzeme üzerine araştırmalarını sanatsal pratiğine yansıtmak için çalışmalarına devam ediyor.


Kaynakça

Dunne, Anthony, and Fiona Raby. 2013. Speculative Everything: Design, Fiction, and Social Dreaming. MIT press.

de La Bellacasa, Maria Puig. 2017. Matters of Care: Speculative Ethics in More than Human Worlds. Vol. 41. U of Minnesota Press.

Paktin, Serdar. 2018. “Spekülatif Tasarım: Peki Gelecek De Bizi Görecek mi?Bigumigu. Aralık 5.

Yalım, Özlem. 2019. “Tasarımda Spekülasyon.T24. Ağustos 4.

+ posts