Sihir ve Kod Mozaiğinden Posthümana: She-Ra ve Güç Prensesleri

İnsanın yaşamı anlamlandırma çabasında ona eşlik eden hayalleri, görünümünü kimi zaman kurguda somut kılar. Kurgu, birey ve toplumun saplantılarının özgürleşimci bir doğası olurken bir yandan da gerçek yaşamın bir mistifikasyonu olma tehdidine açık estetize edilmiş bir uzantısı olabilmektedir[1]. Bu anlamda kurgu ister yazında ister medyada olsun her zaman okunmaya değer bir metindir. Medya olarak anlam yaratan bu metin, Ivankhiv’e (2013) göre “dünya yaratım biçimi”dir[2]. Buna göre her filmin maddesel ve toplumsal ekolojileri bulunmaktadır. Söylem ve maddeyi bütüncül olarak ele alma ve yeni görme biçimleri sunma eleştirel bir film okuyucusunun en başat görevidir.

She-Ra ve Güç Prensesleri

Fantastik bilimkurgu türü olan She-Ra çizgi dizisi He-Man ve Evrenin Ustaları‘nın (1983-1985) başarısının ardından dünyaya ilk kez oyuncak şirketi Mattel ve yapım şirketi Filmation tarafından tanıtılmıştır[3]. Yapımcı ND Stevenson 12 Aralık 2017’de DreamWorks Animation ve Netflix’te, She-Ra’yı yeniden uyarlayacaklarını açıklamış ve She-Ra ve Güç Prensesleri 13 Kasım 2018’de Netflix’te gösterime girmiştir. Dizi, 1980’lerdeki She-Ra anlatısına dayansa bile pek çok açıdan değişikliğe uğramıştır. She-Ra: Güç Prensesi’nden She-Ra ve Güç Prensesleri’ne değiştirilen dizinin adı ilk fark edebileceğimiz değişikliklerdendir. Güçlü başkahraman kadın tiplemesini, kadın dayanışması ve yardımlaşmasına doğru kaydıran bu bakış, hafif bir tebessümü şimdiden hak ediyor. Zira “evrensel kız kardeşlik” nosyonunun hala bir şekilde diri tutulması umut verici.

She-Ra’nın değişimi gerçekten bizi boş çevirmeyecek. İşte başlayabiliriz!

Görsel 1: She-Ra: Güç Prensesi (Eski She-Ra)

Cinsiyet ve Beden Sarmalında Yapısöküm

Her iki dizide de Adora, kılıcını havaya kaldırıp “Gölgelerin şerefi adına!” diye bağırarak She-Ra’ya dönüşür. Yeni She-Ra’da dönüşüm dizisi eskiye göre çok daha ayrıntılıdır. Adora, sesi değişmese de gözle görülür şekilde daha kaslı ve uzun boylu olacak şekilde büyür. She-Ra’nın kostümü ve görünümündeki değişiklikler dikkat çekicidir. Yeni karakterin “pratik üniforma”sı atletik yapısını ve net özgüvenini ortaya çıkarır. Çok daha genç görünür ve kostümü biraz daha savaşa hazırdır. Boyun eğmez dekolteli bir ruj mankeninden daha çok bir uzay öğrencisine yakışır. Netflix’in She-Ra serisi görünüşte çocukları hedefler ve karakterler daha genç olmak için yeniden tasarlanmıştır. Kıyafetinden fiziki görünümüne kadar olan değişimler, “ideal kadın” mitini yapısöküme uğratır. Bu andan itibaren süper kadın, mantıksız ve cinsiyetçi kalıp yargılardan sıyrılarak, bedenini özgürleştirir. Bunun yanında eski She-Ra düşmanlarını yenmek için zekasını kullanmayı veya nesneleri fırlatarak fiziksel gücünü sergilemeyi tercih ederken yeni She-Ra zekasının yanında, arkadaşlarından daha fazla dayanışma almayı ve savaşırken daha fazla yumruklarını ve tekmelerini kullanmayı tercih eder.

Yalnızca She-Ra değil diğer prenseslerin de fiziksel görünümü “beden olumlama” hareketine göndermeler yapar. Tombul Glimmer’dan iri vücutlu Spineralla’ya, kısa boylu Frosta’dan zayıf Perfuma’ya kadar çok fazla vücut çeşidi vardır. Stevenson’a göre bu tipler “uçabilirler, ışınlanabilirler, çok çevikler, çok huysuzlar ve savaştan asla geri adım atmıyorlar”. Bunun yanında dizide siyahi Netossa, Asyalı Castaspella ve Kuzeyli Frosta gibi farklı ırklara da yer verilir. Ancak bunu yaparken ikoniklikten titizlikle kaçınılır. Scott McCloud’un “ikoniklik”[4] adı verdiği bu nitelik, ana akım medyanın “varsayılan” insan vücudundan sapmalar olarak ırksallaştırılmış ötekileri işaretlemek için kullandığı abartılı yüz özellikleri (gözler, burunlar, dudaklar, saç ve kaşlar) kullanmasıdır. She-Ra’nın karakter tasarımları, “varsayılan” bir insan vücudu ve ırksallaştırılmış ötekiler yaratmaz. Bunun yerine, ırksal kimlikleri çağrıştırmak için cilt tonlarını, işitsel bileşenleri ve bazen de saç stillerini kullanırlar ve böylece ötekilikten ziyade çeşitliliği iletirler. Üçüncü dalga feminizmin sıklıkla gündeminde taşıdığı farklı kadınlıklar ve feminizmi beyaz Batılı kadınlardan daha öteye, sömürgelere taşıyan postkolonyal feminizm dizinin buradaki temas noktaları sayılabilir. Yeni She-Ra’da hepsi tek bir vücut tipi ve tek bir etnik köken olmayan karakterleri görmek, kadın olmanın çeşitli, yaşanmış bir deneyim olduğunu imler.

Görsel 2: She-Ra ve Güç Prensesleri (Yenilenmiş She-Ra)

Bu kadar çeşitli tiplemelerin olduğu yerde elbette cinsiyet olgusu da heteronormatif bir çizgide ilerlemeyecektir. Yeni She-Ra kuir teoriyi hem anlatı hem karakterler hem de göstergeler bakımından olumlayan ve ifşa eden bir tavra sahiptir. Bow’un homoseksüel ebeveynleri, Netossa ve Spinerella’nın ilişkisi, Adora ve Catra’nın filmin sonunda açıklığa kavuşan ilişkisi ve şekil değiştirebilen Çifte Bela için cinsiyetten bağımsız zamirlerin (they/them) kullanımı önceden kurulmuş hegemonik (ve heteronormatif) sosyal ilişkileri tamamen bozmaktadır. Bunun yanında tek boynuzlu bir ata (unicorn) dönüşen Kasırga’nın rengarenk kanatları ve boynuzu bir kuir gösterge olarak okunabilir. Bu sayede içerik oluşturucular bize ikili olmayan politikalar ve kuir anlam yaratma için yeni olanaklar sunan bir hikaye dünyası inşa ettiler.

Dizide az da olsa erkek karakter görmek mümkün. Bow, Seahawk, Hordak, Horde Prime ve minör rollerde birçok tipleme eril hegemonyanın da işleyişini sunmaktadır. Hegemonik erkeklik temsili olarak görebileceğimiz Hordak ve sonrasında Horde, erkek egemen zihniyetin çekirdeğini oluşturan tüm sıfatları kendinde taşımaktadır. Erkeklerin de hegemonik erkeklik dolayımında ezilmişliğini, Hordak ve Horde Prime’ın etrafındaki erkeklere davranış biçimleriyle görmek mümkündür. Ancak Etheria’lı Bow ve Seahawak, hegemonik erkekliğin çok uzağında profeminist bir yaklaşım benimser. Bow’un kıyafetindeki kalp simgesi ve Sea Hawk’ın küpeleri ve hatta ikili arasındaki yakınlık biseksüel oluşlarını da açığa çıkarır.

Yeni She-Ra feminist ve kuir teoriler ışığında çok daha geniş bir tartışmayı hak ediyor. Ancak yukarıda kısaca değindiğim bu noktayı daha geniş akademik çalışmalara bırakarak dikkatinizi yazının da başlığını oluşturan iki noktaya dikkat çekmek istiyorum. Bu metin boyunca, siberfeminizm ve ekofeminizm kardeşliği ve bunlara çatı olan posthümanist yaklaşım söz konusu filme serimlenecektir.

Kodlar, Yazılım ve Teknolojinin Cinsiyete Yansıması

Etheria, gezegenin görünüşte kaotik büyüsü (yani doğal kaynakları) üzerinde bir “düzen” veya “denge” oluşturmak için kolonileştirme teknolojilerinin kullanıldığı bir dünyadır. Bu teknoloji, Adora’nın başlangıçta She-Ra’ya dönüşmesini sağlayan ama aynı zamanda kendisi olma yeteneğini de sınırlayan şeydir. Buraya Etheria’nın bir zamanlar yerleşenleri olan İlklerin (First Ones) ileri teknolojisi hüküm sürmüştür.

“İlkler, yıldızların ötesinden gelen ve Etheria’ya yerleşmek için seyahat eden kaşiflerdir” (Umut Işığı).

Bu teknolojik kalıntılar, Adora’yı She-ra dönüştürmesi için yol gösterir. Umut Işığı (Görsel 3) adı verilen yapay zeka onu Etheria’ya getirip Etheria’nın Kalbi adlı projeyi[5] gerçekleştirmek için kullanır.

Görsel 3: Umut Işığı adlı hologram

“Bu, ilklerin tekno-organik doğasını açıklıyor (Bir runik taşını[6] bilgisayarda incelerken). Büyü ve bilim arasında uyum yaratan bir düzenek” (Entrapta).

İlkler, gezegende daha önce görülmemiş bir teknolojiye sahiptir ve tüm gezegeni bu teknoloji ile kodlamışlardır. Bir veri ağı ile belirli merkezlerde depolanan veriler, kodlarla kilitlenmiştir. Teknolojilerine ait Umut Işığı dahil tüm yapay zekalı dijital asistanlar kadındır. Adora’nın bu dijital asistanla tanışması, ilklerin teknolojik hisarlarından birine denk gelip bir çeşit yazılım veya koda benzer alfabeyi okuyarak şifreyi çözmesidir. Adora’nın bu kodları okuması ile birlikte Umut Işığı ile bağlantıya geçer. Umut Işığı gibi dizi boyunca aynı görünümde farklı dijital asistanlar da ortaya çıkar ancak hepsi birer şifre görevi görür. Umut Işığı, Adora’yı iyi bir savaşçı She-Ra olması için bir simülasyon düzeneği kurarak onu eğitir.  Ayrıca She-Ra ile özel ve duygusal bir bağ kurabilir ve kendi öz bilinci ile davranabilir. Günümüzde bir yapay zekanın yapay bir bilinç geliştirip geliştirmeyeceği sorunsalı dizide bir çözüme kavuşmuş görünmektedir.

Görsel 4: İlklerin alfabesi

Eski She-Ra dizisinden farklı olarak, yenilenmiş dizide, He-Man gölgesinde bırakılan ana karakter She-Ra’nın aksine kodları okuyabilen ve yapay zeka ile etkileşim kurabilen sihirli ve güçlü bir kadın savaşçı vardır. Ayrıca bir bilgisayar virüsünün She-Ra’yı hasta etmesi ve sonrasında göğsünün üstünde taşıdığı kod şeklinde biçimlendirilmiş kalp simgesi onun teknoloji ile olan bağına gönderme yapmaktadır.  Dizi tamamen dişil sembollere odaklanır ve She-Ra’nın destekçisi eskisinde olduğu gibi He-Man değil arkadaşlarıdır. Dizi boyunca robotlar, tekno-böcekler, hologramlar, kodlar ve klonlar gibi tekno-bilimsel izler kendimizi siber bir uzamın içinde bulmamızı sağlar. Bu tekno-dinamik uzamda çevremizi saran tüm bu feminist kurgu ve imgeler siberfeminist teoriyle okunabilir.

Siberfeminizm, 0’lar ve 1’ler arasındaki bağlantıyı feminist bir virajla yeniden tanımlayan bir grup medya sanatçısı ve küratör öncülüğünde başlamıştır. She-Ra’daki Ayaklanma (Rebellion) adı verilen prensesler birliğinde olduğu gibi siberfeministler, siber teknolojinin eril doğasına karşı bir isyan çıkarmış ve internetin doğası gereği dişil niteliklere sahip olduğunu öne sürmüşlerdir. Feminist isyan, siberfeministlerin söylem ve uygulamalarında açıkça belirir. İronik ve kural tanımaz manifestoları[7] ve dijital oyunları[8], sanatları toplumsal cinsiyet kalıp yargılarını alaycı bir dille yapı söküme uğratır.

Siberfeminizmin “gelecek dişitaldir” (the future is femail) [9] söylemi, kadın oluş ve teknoloji arasında sıkı bir bağ kurar. She-Ra’nın yanı sıra bunu Entrapta temsilinde görmek mümkündür. Entrapta, dijital teknolojilerden ve makinelerden anlayan, çeşitli robotlar tasarlayan bilim aşığı bir kızdır. Düşman robotlardan bir tanesini hackleyerek, kendi yoldaş türünü, Emily’yi tasarlamıştır. İki yandan bağlı uzun pembe saçlarını kimi zaman bir el kimi zaman bir ayak kimi zaman da bir nesne olarak kullanmaktadır. Sahip olduğu bu saçlar, dişiliğinin bir simgesi ve teknolojik edimlerinin de kolaylaştırıcısıdır. Bu anlamda Entrapta, siberfeminist bir karakterin en açık temsilcisidir. Entrapta, dizinin ilerleyen bölümlerinde prenseslerden ayrılarak Korku Bölgesinde runik taşların gizemini çözmeye çalışır. Burada olmasında rağmen, amacı sadece bilim öğrenmektir. Hatta Hordak’ın runik taşlarından bir güç bataryası yaparak, onunla arasında bir bağ kurmayı bile başarmıştır. Entrapta’nın kötülüklerin bölgesinde bilim ve teknolojiye olan yoğun ilgisi FeTeMM alanındaki ataerkil yapılanmaya karşın mücadeleyi bırakmayan feministleri hatırlatır. Bunun yanı sıra Netossa ve Bow da Entrapta gibi teknolojik araçlardan anlayan karakterlerdir. Netossa’nın internet ağlarına benzer ağları ve siborg görünümlü tarzı, Bow’un elinden düşürmediği dijital tableti onların birer enstrümanlarıdır.

Görsel 5: Entrapta, Netossa ve Bow

Teknolojiyi kullananlar yalnızca ilkler değildir. Büyük bir sistemin (Horde Prime) parçası olan Hordak, kapitalosen çağına hizmet edecek kimliği[10] ile öne çıkmaktadır. Etheria’nın sihirli ve teknolojik gücünü sömürerek bunu Hord Prime’a pazarlayacak ve kar elde edecektir. Harvey’e (2010) göre her şeyi metalaştırmak ve bunları kar ve fayda hesabı yapan bir mantığa dayandırmak tahakkümcü bir düşünce tarzıdır[11]. Hordak, Horde Prime’ın bir klonu olarak hasta (Entrapta onu runik taşıyla onarmadan önceye kadar) bir siborgdur. Hordak’ın ateşli silahları, robotları ve Kötü Büyücü adında bir yardımcısı vardır. Horde Prime’ın yaptığı ise “yaşam madenciliği”dir.

Biyogenetik kapitalizm, sisteminde klonlarıyla evreni ele geçirmeyi hedefler “yaşam/zoe’yi yani insan ve insan olmayan zeki maddeyi, ticaret ve kar için meta haline getirir”[12]

Görsel 6: Hordak ve Horde Prime

Teknolojiyi kötü amaçları için kullanan Horde ile ilklerin teknolojisi bir karşıtlık içindedir. Korku Bölgesi, distopik bir sanayi kenti görünümündeyken, Etheria hem sihir hem doğa hem de kodlarla bezenmiş ütopik bir yerdir. Teknolojinin biyo ve nekro halini Korku Bölgesi ve Etheria karşıtlığına yerleştirebiliriz. Bu çatışmada oraya çıkan dijital ve sihirli ışınların renkleri de manidardır. Hordak’ın teknolojisini temsilen kırmızı ve yeşil ışınlara karşın, ilkler pembe, mavi ve mor ışınlar kullanırlar.

Görsel 7: Korku Bölgesi ve Etheria

Sihrin Mekanı ve Eyleyicileri

Etheria, Kraliçe Angela yönetiminde, yöneticileri ve savaşçıları tıpkı Amazonlar’da olduğu gibi kadınlardan oluşan bir gezegendir. Yönetimde yer alan prenseslerin doğayla tümdeşik sihirleri vardır. Dizide yer alan Kraliçe’nin eşi Micah hariç erkeklerin sihir gücü yoktur. Bu durumda kadın ve doğa arasında bir ontoloji varmış gibi görünmektedir. Ekofeministlerin çoğu bu görüşü ataerkil bir kalıntı olarak görmekte ve bunun kadınların ve doğanın aleyhine işlediğini belirtmektedir.[13]

“[E]kofeminizm sosyoekonomik ve kavramsal [ikili karşıtlıklar] tahakküm yapılarına dayanmayan bir dünya görüşü oluşturmak için kadın hareketinin taleplerini, ekolojik hareketin talepleriyle birleştirmeye çalışan feminizm”[14] olarak tanımlanabilir.

Öne çıkan şey ise kapitalist erkeğin kadın ve doğaya (ve içindekilere) tahakküm uygulamasıdır. Kapitalist erk, doğayı salt araçsalcı yaklaşımla[15] sömürmekte ve sermayesini ikiye katlamaktadır. Dolayısıyla Horde Prime’ın runik taşlara sahip olma arzusu Etheria’yı ele geçirip bunu kendi amaçları için kullanmaktır. Bu doğrultuda doğayla bütünleşik bir varoluşa sahip prensesler, Etheria’yı kurtarmak için kendilerine has sihirlerini kullanmaktadır. Her bir prenses, doğanın farklı elementlerini temsil etmekte ve Horde Prime’ı yenmek için hepsinin bir arada olması gerekmektedir. Etheria’ da her şey canlıdır, eyleyendir ki her şeyin her şeyle olan bağlantısı, kötülere karşı yalnızca birlik halinde savaşarak zaferi müjdeler. Benzer şekilde Plumwood eleştirel bir ekolojik feminist anlayışla ezilme biçimlerine doğayı da dahil etmemiz gerektiğini ve daha geniş ve birleşimli bir perspektiften tahakküm ve sömürgeciliği çözümlememiz gerektiğini belirtir.

She-Ra ve Etheria’a içindeki varlıkları, sihirle tümdeşik yaşamı ve dayanışmacı ruhuyla zoe ve yaşam merkezlidir. Etheria’nın teknolojisi, Hordak’ın gibi doğaya karşı değildir. Aksine doğa dostu ve çevrecidir. Bunu dizinin son bölümünde Horde Prime’ın tüm teknolojik aletlerini She-Ra’nın yeşil bir ağaca, kayaya ve toprağa çevirdiğinde fark edebiliriz. Doğaya ve içindeki unsurlara doğa/makine karşıtlığı olmayan eko-teknolojik bir yaklaşım, teknoloji ve doğa çatışmasını dindirecektir.

Posthüman Öznellik Biçimleri

“Medeniyet, teknolojinin hızlı müdahaleleriyle, insandan ve doğadan bambaşka biçimde ucube yaratıklar üretmektedir. Ucubeliğin olduğu yerde bir direniş ve dönüşüm imkanı olduğu bilinir. Fakat böylesi değişimler için farklılıkların temas halinde olması gerektiği de bilinir.”[16]

Dolayısıyla dizinin kuir yapıları, teknoloji ve doğa ilişkiselliği, insan ve insan dışı varlıklarla birlikte mevcudiyeti tüm bu anlatılara çatı olan posthümanizme çıkar. Ağın’ın (2020) belirttiği gibi posthümanizm, insan olan ve olmayan tüm varlıkları birbirine denk bir çizgide buluşturan ve evreni oluşturan unsurların (insan, hayvan, bitki vb.) geçirgen bir bedene sahip olduğunu belirten bir kuramdır[17]. Posthümanist kuram, hümanizmin insan merkezci temellerini eleştirir ve insanın merkezde olduğu cinsiyetçilik, türcülük gibi her türlü ayrımcılığın karşısında durarak insanın maddeyle bağlantısal ontolojisine odaklanır. Dolayısıyla insanın her daim çevresiyle ve onu oluşturan maddeyle dolanık bir posthüman olduğunu savunan posthümanizm insanın tüm türler üzerindeki tahakkümünü sona erdirir.  Böylece insanın yaşamına, kendisine ve türdeş olmadığı ötekilere bakışı ve tavrı değişir.

Dizide siberfeminist ve ekofeminist çizgide ilerleyerek vardığımız posthümanist yaklaşımın izlerini öncelikle She-Ra’da bulgulayabiliriz. She-Ra diğer türler gibi biyolojik ve teknolojik olasılıklarla dönüşüm geçiren bir posthümandır. Bu dönüşümde kılıcı ve atı öne çıkmaktadır. Kılıcın üzerinde bulunan mavi runik taş, onunla ortak bir varoluş sergiler ve maddenin, yaratıcı ifadelerle donanmış olduğunu gösterir. Bunun anlamı maddenin eyleyici boyutunu öyküleriyle açıklamasıdır. Kılıç, ona hastaları iyileştirme ve Adora’dan savaşçı She-Ra’ya dönüşme gücü vererek onun türler arasında göçebe bir öznelliğe kavuşmasına olanak sağlar. Adora’nın kılıcı ile tek boynuzlu ata dönüşen Kasırga (Swift Wind) onunla iletişim kurabilen, savaşabilen ve onu hissedebilen bir posthüman oluverir. She-Ra’nın yoldaş türü kılıç, maddenin hafızasına göndermede bulunur. Zira She-Ra olma bilgisini Adora’ya aktarmıştır. Catra’nın Melog’u, Entrapta’nın Emily’si gibi She-Ra’nın Kasırga’sı da Haraway’in yoldaş türler olarak adlandırdığı varlıklardır.

Haraway’e göre “mamulden de organizmadan da teknolojiden de insandan da yoldaş tür olabilir.”

Ağaçlarla, bitkilerle, suyla, buzla, elektrikle ve teknolojiyle bağ kurabilen ve bunlarla bir oluş içerisinde sihir yapabilen prensesler ve klonladığı veya çip taktığı siborglarla zihinsel bağ kurup onları kontrol edebilen Horde Prime, organik ve inorganik maddelerin ilişkiselliğini imler. Bunun yanında akrep ve insan bileşimli Scorpia, kedi ve insan bileşimli Catra, kanatları olan kraliçe Angelia, yarı insan yarı geyik türler, biyo-teknolojik siborglar gibi pek çok melez, posthüman dolanıklığını somutlaştırır. Dolayısıyla yarı insan yarı hayvan görünen bu öte insan bedenlerde ne insan adına ne de hayvan adına bir ayrımcılık vardır. Bunlar ilişkisellikte özne oluşlar veya ilişkisel kümlerdir. Bundan dolayı “çokluk ontolojisi”[18] gösterirler.

Adora ve She-Ra arasında oluşan göçebe öznellik, tıpkı Mara’da (eski She-Ra) olduğu gibi, insan olmayanın sesini duyma bağlamında önemlidir. Dolayısıyla “öteki içeride midir yoksa dışarıda mıdır sorusu”[19] belirsizliğini daima korur. Adora’nın birlikte büyüdüğü Catra, Adora’nın Horde’dan kaçışından sonra terk edilmiş hisseder ve ondan intikam almak için sürekli onunla çatışma halinde gösterilir. Adora’ya karşı olan kinin altında terk edilmişlik duygusuyla acı çeken aşkı bulunur. Bu andan itibaren She-Ra ve Cat-Ra isimlerini oluşturan “Ra” sözcüğünün mitolojik anlamı bizlere göz kırpar.

Görsel 8: Adora ve Catra

Bu aşkı, dizinin son bölümünde seyirciye kanıtlayan dizi, insanın insan olmayanla ilişkisinde romantizmi kurgulamıştır. Hordak ve Entrapta da benzer bir ilişkiyi fark ederiz. Burada önemli olan, insanın evrendeki hiyerarşik konumunu alaşağı ederek kendisini diğer türlerle yatay bir düzleme çekmesidir.

Özetlemek gerekirse teknoloji ve cinsiyetle ilişkisini birlikte okuduğumuz siberfeminizm; sihir ve doğa tasarımının cinsiyetle etkileşimine ışık tuttuğumuz ekofeminizm; insan ve insan dışı varlıkların dizideki konumunu tartıştığımız posthümanizm She-Ra’nın bileşken bir mozaiğini oluşturmaktadır.

She-Ra izleyiciye, dış kaynaklardan onay veya aktivasyona ihtiyaç duymaktan ziyade, kişisel gücün içeriden geldiği hakkında değerli bir ders vermektedir. Ayrıca Adora/She-Ra, güzel, genç, sarışın bir prenses olmasına rağmen cesur bir savaşçıdır. Geleneksel kadınlığına rağmen, kahraman hikayelerinde kadınlar için her zaman hegemonik normları takip etmeyen değerlere sahip davranışlar sergilemektedir. Dizideki karakterlerin çoğu, kim olduklarına, bireyselleşmelere, ilerledikçe yollarının ne olacağına karar vermenin bir dönüm noktasındadır ve bu yüzden karakterlerin gösteri boyunca çok değiştiğini, kötülerin sonsuza dek kötü kalmadıklarına tanık oluruz. Adora, dizinin sonlarına doğru ilklerin ve Horde Prime’ın teknolojisinin de evrene verdiği zararı keşfeder. Bunun sonucunda ilklerden bağımsızlaşarak Etheria’nın kaderini kendisi tayin eder. Bu anlamda bağımsızlaşarak, Adora/She-Ra olarak göçebe öznelliğinin baş faili oluverir.


[1] Oskay, Ü. (2014). Roman ve Etik. İstanbul: İnkılap.

[2] Ivankhiv, A. (2013). Ecologies of the moving image: cinema, affect, nature. Waterloo: Wilfrid Laurier University Press.

[3]  She-Ra: Güç Prensesi’nin (1985–1987) yaratıcısı Larry DiTillio ve J. Michael Straczynski’dir.

[4] McCloud, S. (1994). Understanding Comics: The Invisible Art. New York: Harper Collins & Kitchen Sink Press.

[5] Bu proje, Etheria’nın sihir gücü ile ilklerin teknolojisini birleştirerek, sıkışıp kaldıkları portaldan çıkıp evrendeki yörüngesine dönmek ve Horde Prime’la savaşmak için oluşturulan bir projedir.

[6] Gezegenin ağını oluşturan bu taşlar, her biri bir prensesi ve bağlı olduğu elementi temsil eder. She-Ra’nın görevi bu taşları bütünleştirip bir portal açmak ve Etheria’yı gezegenden saklanmış olduğu yerden çıkarmaktır.

[7] Bitch Mutant Manifesto, Cyberfeminist Manifesto (VNS Matrix)

[8] All New Gen, Bad Code (VNS Matrix)

[9] Söylemi ortaya atan kuramcı Sadie Plant’tir.

[10] Burada bu kimliği, Jason W. Moore’un Kapitalosen olarak tanımladığı çağa atfen, hem insan hem doğa arasında çizilen ayrımlar üzerinden, çok türlü sermaye ve iktidar elde etme çabasındaki beyaz Batılı erkek anlamında kullanıyorum. Bkz. Moore, J. W. (2017). “The Capitalocene, Part 1: On the Nature and Origins of our Ecological Crisis”, The Journal of Peasant Studies, 44(3),594-630

[11] Harvey, D. (2010). Postmodernliğin Durumu: Kültürel Değişimin Kökenleri, çev. S. Savran. İstanbul: Metis.

[12] Braidotti, R. (2014). İnsan sonrası, çev. Ö. Karakaş. İstanbul: Kolektif. s. 80.

[13] Plumwood, V. (2020). Feminizm ve Doğaya Hükmetmek, çev. B. Ertür. İstanbul: Metis. s.37

[14] Warren, Karen J. ve Cheney, J. (1991). “Ecological feminism as ecosystem ecology”. Hypatia 6(1). s. 179.

[15] Adorno, T. Ve Horkheimer, M. (1995). Aydınlanmanın Diyalektiği, çev. O. Özügül. İstanbul: Kabalcı.

[16] Çelik, E. E. (2019). Antroposen ve Posthuman İnsan Çağı’nda insan sonrası olmak. İnsan sonrası içinde. S.  Cogito 95-96. İstanbul: Yapıkredi.

[17] Ağın, B. (2020). Posthümanizm: Kavram, Kuram, Bilim-Kurgu. Ankara: Siyasal Kitabevi. s. 31.

[18] Nancy, J. L. (2000). Being, singular, plural. Stanford University Press. s. 30.

[19] Yazgünoğlu, K. C. (2021). “Öte-insan bedenleri: Nesneler, ekolojiler ve moleküller.” Pasajlar: Sosyal Bilimler Dergisi. 3/7: Posthümanizm. s. 113-128.

+ posts