Qurratulaen Liaqat ile Röportaj

Bu röportaj PENTACLE ekibi olarak başlattığımız serinin dördüncüsüdür. Röportajı Başak Ağın yapmıştır. Metni Türkçeye çeviren Sümeyye Aslan, gözden geçiren Önder Çakırtaş’tır. Click here for the English version.

Doç. Dr. Qurratulaen Liaqat, Pakistan Forman Christian College’da İngiliz Edebiyatı alanında öğretim üyesidir. Küresel Posthüman Ağı (Global Posthuman Network – GPN) üyesidir.

Sevgili Qurratulaen, PENTACLE ile röportaj davetimizi kabul ettiğin için çok teşekkür ederiz. Son yıllarda posthümanist çalışmalara yönelik ilgi giderek artıyor. Akademisyenler, sanatçılar, tasarımcılar ve kavram olarak posthümanizmle ilgilenen başka pek çok kişi farklı düşünce ekollerinden ve farklı eğitim geçmişlerinden geliyor. Bir İngiliz edebiyatı akademisyeni olarak, posthüman(ist) çevrelerle ilişkini nasıl tanımlarsın? “Posthüman”ı tanımlamak için tercih ettiğin belirli bir yol var mı, varsa nedir?

Hiç şüphesiz, çağdaş dünyanın sosyolojisi, siyaseti, kültürü, ruhu, edebiyatı, estetiği, etiği, ontolojisi ve epistemolojisiyle bağlantılı olarak posthümanist çalışmalar alanında eşi benzeri görülmemiş bir ilgiye tanık oluyoruz.

Bir İngiliz Edebiyatı akademisyeni olarak benim için posthüman, diğer türlerle (yani makineler, çevre ve hayvanlar) bağlantılı olarak ‘insan’ olmanın ontolojisi ve epistemolojisinin yeniden tanımlanması ve yeniden yapılandırılmasıyla ilgilenen geniş bir araştırma alanıdır. Post-antroposantrik itkisiyle birlikte, halihazırda var olan Feminist, Postkolonyal, Yapısöküm, Ekoeleştirel ve teknolojik yönelimli edebi eleştirel paradigmaları genişletme potansiyeline sahiptir.

İngiliz Edebiyatı çalışmaları için, insan karakterleri ve insan çevresini edebi bir metindeki insan dışı unsurların perspektifinden yeniden konumlandırmak, insan öznelliğini yurtsuzlaştırmak, yeniden yazmak ve yapısöküme uğratmak ve aşağıdaki gibi sorular sormak için bize teorik çerçeve ve edebi araçlar sağlayan bir modeldir:

  • Metinde hangi insan dışı unsurlar var?
  • İnsan olmayanın insanlarla ilişkisi nedir?
  • Metnin olay örgüsünün gelişiminde insan dışı unsurların rolü nedir?
  • İnsanlar tarafından nasıl algılanırlar ve insan karakterleri nasıl ayırt ederler?
  • Bir metinde insan olmanın tanımı nedir?
  • (Eserdeki) İnsan karakteri ne zaman ve nasıl posthüman olur ya da her zaman posthüman mıydı?
  • İnsanın daha fazla insan olarak kalmayıp insan dışı unsurlarla bütünleştiği ve insan olmanın sınırlarının insan olmanın geleneksel tanım ve sınırlarına meydan okuyacak şekilde değişken ve akışkan hale geldiği nokta neresidir?

Posthümanist edebiyat eleştirisine verdiğim cevap biraz detaylı olduysa kusura bakmayın ama bunu bilerek yapıyorum çünkü edebiyat öğrencilerimin çoğu posthümanist edebiyat teorisini uygulamak için rehberlik bulmakta çok zorlanıyor ve ben de edebiyat öğrencilerine posthümanist paradigmayı bir edebi metne uygulamak için kaba bir yol haritası vermeye çalışıyorum.

Posthüman(ist) çevrelerle bağlantıda olmanın, yalnızca posthümanizm alanına ilişkin kendi anlayışımı geliştirmek için değil, aynı zamanda bir metni posthüman merceğinden eleştirel olarak analiz etmek için araçlar ve teknikler bulmak için de çok önemli olduğunu düşünüyorum. Donna Haraway, Katherine Hayles, Neil Badmington, Rosi Braidotti, Francesca Ferrando ve Stefan Sorgner’in bana teorik bilgi sağladığını ve daha sonra Stefan Herbrechter, Ivan Callus, Manuela Rossini ve Bruce Clark tarafından önerilen eleştirel posthüman çerçevelerle uygulamayı öğrendiğimi hissediyorum. Bence sosyoloji, felsefe, edebiyat ya da herhangi bir bilim dalına ait olmanız fark etmez, bir posthümanist, ‘insan olma’ algısına yönelik miyop yaklaşımlara meydan okumak ve her şeyi kapsayan ve eşit bir dünya için çalışmak gibi ortak bir amacı olan bir posthümanisttir.

Akademik yayınlarına baktığımda Mohsin Hamid’in çalışmalarına özel bir ilgi duyduğunu görüyorum. Kurgu yazarı olarak Hamid’in posthümanist tartışmalara nasıl katkıda bulunduğunu düşünüyorsun? Onun kurgusunu posthümanist incelemeye elverişli kılan nedir?

Mohsin Hamid, teknolojinin insan sosyolojisiyle iç içe geçmesi konusunda uluslararası ve bilgili bir yaklaşıma sahip olan tek yazardır. Eserleri, insan-makine iç içeliğinin sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi yansımalarının anlaşılmasına katkıda bulunur. Metinleri günlük kullanım teknolojisi, savaş teknolojisi ve otomobil teknolojisine atıflarla doludur. Bu teknolojiler ezici, tehdit edici ve onlarla birlikte yaşayan ya da onlara sahip olan insan karakterlerden ayrılamaz olarak tasvir edilmiştir. Örneğin, Hamid’in Moth Smoke (2000) romanında Darashikoh karakteri Suzuki Mehran arabasından ayrılamaz ve Aurangzeb’in Pajero’su karakterinin romanın kurgusal evrenine oluşturduğu tehdidi paylaşıyor gibi görünür. Benzer şekilde, How to Get Filthy Rich in Rising Asia (2013), drone ve veri gözetimi açısından insan hayatına fazlasıyla müdahaleci bir dünya tasvir ediyor. Kısa öyküsü “Terminator: Attack of the Drone” (2011) ve Exit West (2017) adlı kısa öyküleri drone savaşının olumsuz yönleri ve tehlikeleri hakkında farkındalık yaratıyor. Pakistanlı karakterlerin psikolojisini, sosyolojisini, kültürünü ve politikasını teknolojiyle ilişkili olarak keşfetmek için çok ilginç vaka çalışmaları sunuyor gibi görünüyor. Bununla birlikte, Uzma Aslam Khan’ın romanları da, özellikle eserlerinde bulunan çevre ve insan dışı türlerle ilgili olarak, insan sonrası sorgulamalar için potansiyele sahiptir.

Çalışmalarından bazıları posthümanist paradigma değişiminin bir parçası olarak “batılı olmayan” düşünce biçimlerini vurguluyor. Kendim de Batılı olmayan bir akademisyen olarak, bu ontoloji formülasyonlarının hiyerarşik olmayan ve çoğulcu yönleriyle yeni materyalist posthümanist anlayışıyla nasıl bir arada çalıştığını anlıyorum. Ancak senin bu anlayışla nasıl bir ilişki kurduğunu da merak ediyorum. Yani, batılı olmayan ontolojilerin geleneksel batı düşüncesinden sence nasıl farklı olduğunu açıklayabilir misin?

Posthümanizm alanındaki Avro-Amerikan akademik çalışmalarını incelediğimde, çoğunlukla transhümanistlerin insan dünyasındaki teknolojik müdahalelerden duydukları haz ve üstünlüğe odaklandıklarını görüyorum. Ancak posthümanın dünyanın batılı olmayan kısmı için yansımaları farklı olabilir. Batı dünyası bilinç yükleme (materyalist bir yaklaşım) hakkında düşünürken, bizim kültürümüz bilince karşı tamamen farklı (manevi bir yaklaşım) sergileyebilir. Batı posthümanizmi sanal, sibernetik ve teknoloji odaklı materyalist posthümanizme sıkı sıkıya bağlıyken, Batı dışı posthümanizm(ler)i temel manevi, mistik ve dini ontolojileri açısından esasen ondan farklı olabilir. Gautama Buddha’nın ruhani Nirvana deneyimi ya da bir semazenin transa geçmiş hali özünde posthümanist olarak adlandırılabilir. Avro-Amerikan olmayan materyalist kültürlerle karşılaştırıldığında, Doğu, Güney Asya ya da benim deyimimle Batı dışı kültürlerde ruhun kendisi posthümanist olarak adlandırılabilir ve bu da manevi/dini posthümanizm alanına öncülük edebilir.

Buna ek olarak, postkolonyal teoriler ve ırk teorileri, batılı olmayan posthümanist çalışmalara yönelik sorgulamalara öncülük edebilecek bir diğer potansiyel katkı olabilir. Braidotti’nin The Posthuman (2013) adlı kitabından yola çıkarak, posthüman çalışmalar başlığı altında, beyaz erkeğin ideal insan ve diğer tüm tür ve cinsiyetlerin insandan daha az insan olarak nitelendirildiği ideal ‘hümanizm’ tarafından diğer ırkların insan-altı yansımalarına bakabileceğimizi düşünüyorum.

Dahası, Batılı olmayan feminist posthümanizme referansla, Batılı olmayan posthümanist feminizm için yeni bir paradigmaya ihtiyacımız var. Burka Avenger isimli animasyon dizisi üzerine yazdığım bir makalede “kadınlar için eşit haklar, üremede teknolojik yardım, radikal estetik ameliyatlar ve kadın robotları kavramlarının, eğitim, fiziksel ve duygusal güvenlik, ifade özgürlüğü ve seçim özgürlüğü gibi temel haklar için hala mücadele eden Batılı olmayan bir kadın için çok tanıdık kavramlar olmadığından” bahsetmiştim.

Drone savaşları ve bunun (bilim-kurgudaki) kullanımı üzerine de yazılar yazdın. Posthümanist bir dolanıklık ve gömülülük içinde yaşadığımız düşünüldüğünde, bu modernize edilmiş, bilgisayarlaştırılmış ve/veya dijitalleştirilmiş savaş sistemlerinin bizi ne tür anlatılara götürdüğünü düşünüyorsun? Savaşın yıkıcı etkilerini olumlayıcı bir posthümanist etikle değiştirmenin mümkün olduğunu düşünüyor musun?

Evet, ilginç bir şekilde, yayınlanan makalelerimin çoğu drone kurgusu ve posthümanist etikle bağlantılı olan insan-ötesi çağının insanlık dışılığını tartışıyor. Bence Hamid’in “Terminator: Attack of the Drone” öyküsündeki distopik anlatım tarzının, hem drone’lar altında yaşamanın kabus gibi niteliğini ifade etmek hem de dünyayı eşi benzeri görülmemiş drone saldırılarının yansımaları konusunda uyarmak için en uygun üslup olduğunu düşünüyorum. Hamid’in Exit West romanı terimin tam anlamıyla distopik bir kurgu olmasa da drone gözetiminin varlığı, drone’un insan-ötesi gözünün olumsuz yanlarını vurgulamak için kullanılmış. Benim hissettiğim, drone’ların edebi bir metindeki varlığının, drone kameraları aracılığıyla rahatsız edici insan dışı panoptik gözetimi büyütmek için kullanıldığı ve bunun da endişe ve bir kabus ya da distopyada olma hissi yarattığıdır. Pakistan drone kurgusu, drone kullanımına karşı edebi aktivizm yapma potansiyeline sahip. Ayrıca insansız hava araçlarının varlığının daha bölünmüş bir dünya yarattığını ve Filistin’de, Pakistan’da ve insansız hava araçlarıyla gözetleme yapıldığını bile bilmediğimiz diğer birçok yerde ötekileştirilmiş toplulukları baskı altına aldığını düşünüyorum.

Posthümanist bir olumlayıcı etik davranış kuralının dünyamızda daha iyiye doğru bir değişim getirebileceğine gerçekten inanıyorum ve bu sadece drone savaşıyla ilgili de değil, (zira) her türlü silah, insan topluluklarını yok etme kapasitelerinin arttığını vurgulayan silahlarla insanların iç içe geçmesinin izdüşümleridir. Bu nedenle, silahların geliştirilmesi ve insan topluluklarına karşı kullanılması konusunda bir kontrol ve denge olmalıdır. Yeni geliştirilen silahları takip edecek ve güçlü ülkelerin insan topluluklarına karşı son derece tehlikeli silahlar kullanmasını yasaklamaktan sorumlu olacak bir tür uluslararası arabuluculuk komitesi oluşturulmalıdır.

Şu anda Gazze’de her ne oluyorsa, insan toplulukları olarak savaş teknolojisinin gelişimini durdurmaya çalışmadığımız için oluyor ve buna bir son vermemiz gerekiyor. İnsansız hava araçları gibi insan-ötesi savaş teknolojileri dünyayı, siyasi gündemlerin ölü bedenler pahasına karşılandığı nekropolitik bir evreye itmiştir. Burada şunu da belirtmek isterim ki, benim için insan-ötesi sadece insanüstü ya da teknolojik olarak insandan daha gelişmiş bir insan biçimi değil, aynı zamanda yozlaşmış, zalim, insanlık dışı, nezaket ve insanlık açısından insandan daha az insan olmak da bir insan-ötesi ‘olma’ biçimidir; burada insan değil, insan olmanın etiğini ve hemcinslerine karşı insancıl olmayı hatırlatması gereken, insan olmanın insanlık dışı yozlaşmış bir mutasyonu söz konusudur.

Biz birbirimizle Küresel Posthüman Ağı (Global Posthuman Network – GPN) aracılığıyla tanıştık. İngiliz edebiyatı geçmişinden geldiğimiz ve ikimiz de posthümanı gelişen edebi analiz için bir şablon olarak kullandığımız için bir yakınlık hissediyorum. Ancak “gerçekçi” bir şekilde düşündüğümüzde, birbirimizi hiç yüz yüze görmedik. Teknolojinin biz insanları hem tanıdık hem de yabancı hale getirmedeki rolünü nasıl yorumlarsın?

Evet, haklısın, hislerimiz karşılıklı. Ben de seninle özel bir yakınlık hissediyorum çünkü sen de edebiyat kökenlisin ve ben de posthüman edebiyat eleştirileri yazmanın ve bu eleştiriler arasında gezinmenin ne kadar zor olduğunu biliyorum çünkü bu teorik çerçeve edebiyat çalışmaları için hala tam olarak çizilmiş değil. Ancak bir şekilde ikimiz de hayatta kaldık.

Bu çok ilginç bir gözlem ve evet Zoom’da tanıştık ama gerçekte tanışmadık ama yine de teknoloji insani bağlantımızı kolaylaştırıyor ve erişimimizi genişletiyor ki bu da teknolojinin en övgüye değer özelliklerinden biri; bir şekilde insandan insana bağlantıyı kolaylaştırmış olması. Bu tanıdık/tanımadık bağlantı ne kadar geçici olursa olsun, yine de posthümanist olmanın avantajları olarak değer vermemiz ve kabul etmemiz gereken bir bağlantıdır.

+ posts
+ posts
+ posts
Qurratulaen Liaqat
+ posts