Posthümanizm, Türkçeye doğrudan çevrildiğinde post- ön eki ve ‘hümanizm’ kavramının barındırdığı çağrışımlar nedeniyle ‘insan-ötesi’ ya da ‘insan-sonrası’ gibi anlamlar taşımaktadır. Oysa bunun en azından ilk bakışta verdiği izlenim bazı yanlış anlaşılmalara sebep olmaktadır. Bizim de amaçlarımızdan en önemlisi bu konudaki kafa karışıklıklarını gidermek, okuyucuya kulaktan dolma bilgi yerine, özetlenmiş akademik bilgi sunmak olduğu için ilk yazımızın böyle açıklayıcı ve bilgilendirici olmasını tercih ettik. Posthümanizm, en yalın haliyle, pek çok alanın disiplinlerarası işbirliğiyle doğmuş bir düşünce akımıdır. Bu düşünce akımını desteklemek üzere pek çok kuram ortaya atılmıştır. Bu kuramlarla sizleri daha sonra tanıştıracağız.
‘Posthuman’ sözcüğünün ilk kullanımının ‘posthumain’ ya da ‘posthumian’ biçiminde, Thomas Blount’un Glossographia (1656) adlı eserinde geçtiği çeşitli kaynaklarda gösterilmiştir. Oliver Krüger’in Virtualität und Unsterblichkeit: Die Visionen des Posthumanismus (Sanallık ve Ölümsüzlük: Posthümanizm Vizyonları) başlıklı, 2004 tarihli eseri, Stefan Herbrechter’ın 2013 tarihli Posthumanism: A Critical Analysis (Posthümanizm: Eleştirel Bir Analiz) kitabı ve Lars Schmeink’ın Biopunk Dystopias: Genetic Engineering, Society, and Science Fiction (Biyo-punk Distopyalar: Genetik Mühendisliği, Toplum ve Bilim Kurgu) başlığıyla 2016’da yayımladığı eseri, bu kaynaklar arasındadır. Daha sonraki yayınlarımızda, posthümanizmi ve posthümanizme dair kavramları detaylıca inceleme fırsatı bulacaksınız.
Görüşmek üzere!