Biyolojik Türlerin Kaybı ve Soy Tükenmesi

Soy tükenmesi, ekolojinin temel özelliklerinden biridir. Adaptasyon ya da değişen çevresel şartlara uyum sağlama süreci içinde türleşmeye (yeni bir türün ortaya çıkmasına) alternatif teşkil eder. Bu ekolojik gerçek, biyoçeşitlilik kavramı ile karmaşık bir şekilde bağlantılıdır. 19. yüzyılın başlarında hayatımıza giren soy tükenmesi kavramı, paleontoloji, jeoloji ve evrim teorisinden gittikçe artan ölçüde edinilen kanıtlarla desteklendi. İnsanların yağmacılığı geçmişte de pek çok büyük vücutlu hayvanın soyunun tükenmesine neden olmuştu, ancak günümüzdeki insan kaynaklı kitlesel soy tükenmesi, 21. yüzyılın en büyük ekolojik krizlerinden biri olarak, çevresel söylemin ana temalarından biri haline gelmiştir. Soy tükenmesi, doğal yaşam alanlarının yok edilmesi, istilacı türler, insan nüfusunun artışı, kirlilik ve aşırı hasat gibi olgularla doğrudan ilişkilidir. Bu olgunun kesin verilerle tespiti üç faktör nedeniyle karmaşık hale gelmiştir: Gezegenimiz üzerindeki toplam tür sayısı bilinememektedir; türler, aynı zamanda genler, topluluklar ve ekosistemleri de kapsayan, biyolojik çeşitliliğin yalnızca tek bir katmanını oluşturur; bu nedenle biyoçeşitliliğin tanımlanması ve bilimsel olarak değer biçilmesi zordur.

Ayrıca, toplumsal ilginin odağı, sıklıkla, küçük hayvanlar ve bitkiler gibi daha az çekici ve kültürel olarak marjinal (veya “önemsiz”) sayılabilecek türlerin yerine, “karizmatik megafauna” olarak adlandırılan büyük vücutlu ve kültürel önem taşıyan hayvan türlerine yönelmiş durumdadır.

Soy tükenmesi, ağıt ve trajedi gibi edebi türler yoluyla popüler bilim, edebiyat ve sanatta resmedilir. Biyolojik soy tükenmesinin kültürel önemi, modernleşme süreçlerinin bir eleştirisi olarak gösterilir ve bir kültürün çevreyle ilişkisinde dönüm noktası teşkil eder. Soy tükenmesi ve beşeri kültür arasındaki bağlantının en önemli örneği, dildeki çeşitliliğin azalmasıdır: Yerli halklar sıklıkla doğal yaşam alanlarının ve türlerinin yok olma riski altındayken, kültürleri ve dilleri de aynı risk altındadır. Bu sebeple, türlerin ve dillerin paralel olarak yok oluşu, çevresel yıkımın insani bedelini vurgular ve Batı anlatılarında yaygın olarak görülen ilerleme fikri, kayıp, yas ve melankoli mecazlarıyla dengelenir.

+ posts