“İnsan eyleyiciliği, her ne kadar maddesel eyleyicilikten epeyce farklıysa da, aslında her iki eyleyicilik de birbirlerini öznelerarası bir biçimde kapsarlar. İşte tam da bu bakımdan anlatısal eyleyicilik (narrative agency) kavramı maddesel ekoeleştiri paradigmasının çekirdeğini oluşturur ve birbiriyle çelişen ancak çeşitli varlık biçimlerinin, söylemlerin, anlamların ve maddeselliğin birbiri içerisine geçmesiyle her daim zenginleşen dolanık ilişkileri tetikler.”

“Sonuç olarak, tüm maddesel yaşam deneyimi, yaratıcı bir ontolojiyi tasarlayan yaratıcı ifadelerle doludur. Öykülü madde, işte bu nedenle, varoluşsal olarak öykülü insandan ayrılamaz; yaşamın, söylemlerin, metinlerin ve anlatıların etiko-politik anlamlarla dolu epistemik yapılandırmalarını üretir. Böylesi bir tasarıda, maddesel ekoeleştiri, bu öykülü dünyanın, maddesel akışların, maddelerin ve insan gerçekliği ile dolanıklaşan ilişkiler ağının içerisine dağılan anlamları ve eyleyiciliği inceler. Bu ufukların bileşiminde, yaşamın kolektif şiirinde kodlu yaratıcı maddeselliği buluruz.”
—Serpil Oppermann, “From Ecological Postmodernism to Material Ecocriticism: Creative Materiality and Narrative Agency”, Material Ecocriticism (2014), s. 34.