Bu metinde orijinal dili Türkçe olmayan eserlerden verilen alıntıların çevirisi aksi belirtilmedikçe Başak Ağın’a aittir.
28 Eylül 2023 Perşembe akşamı Türkçe adıyla İngiliz Arkeoloji Araştırma Enstitüsü olarak bilinen British Insitute at Ankara’da (BIAA) bir film gösterimi vardı. Kıvılcım Akay’ın yönettiği kısa belgesel Zeytin (Olive)’i izledik. (Filmi izlemek için tıklayınız).
BIAA yöneticisi Lutgarde Vandeput’un sunuşuyla başlayan etkinlik, filmin yapımcısı ve MILKist’in yöneticisi Birnur Birtane’nin bilgilendirici kısa konuşmasıyla devam etti; filmin ardından Birtane ile UN Women Türkiye’den Ebru Ağduk izleyici sorularını da yanıtladıkları kısa bir söyleşi yürüttüler. Türkiye’nin farklı bölgelerinden zeytin üreticiliği ile uğraşan altı kadının öykülerini kapsayan belgeselin, PENTACLE için şöyle bir önemi var: Çevreci ve posthüman beşeri bilimler alanları için büyük önem arz eden “birlikte-oluş” (becoming-with) kavramını insan ve insan-dışı doğanın nasıl iç içe öykülendiğini göstererek anlatıyor Zeytin filmi.
Yeryüzünün ekolojik topluluğunun geri kalanından ayrı bir varoluşumuz olduğuna dair hatalı varsayımlarımızı bir kenara bıraktıran ve bunun yerine bu ekolojik topluluğun bir parçası olduğumuzu vurgulayan “birlikte-oluş” fikri, dünyayı oluşturan tüm maddelerin kümülatif hikayelenişlerini ifade eder. Duke University Press’in Environmental Humanities dergisine ait Yaşayan Sözlükçe (Living Lexicon) projesinde Kate Wright’ın kullandığı yıldırım örneğinden yola çıkacak olursam, iyonize olmuş havanın etki çeperine dahil olan (ve dahil olması muhtemel) maddesel bedenleri şok ve cereyan döngüsüne kattığı çoklu etkileşimlerin nasıl bir birlikte-oluş yarattığına bakabiliriz. Wright şöyle der: “İyonize hava, tüm maddesel bedenleri elektriklendirir, bu elektrik akımına dahil olmuş bedenlerden biri, örneğin bana aitse, yıldırımı oluşturan içten-etkin mekanizma ile aynı şekilde ben de size dokunduğumda statik şok yaratırım” (278). Buradaki öykülenmeyi, Vicki Kirby’nin sözleriyle, “yer ile gök arasındaki muhabbetin kekelemesi” (10) olarak düşünebiliriz ki zaten yıldırım da gökyüzündeki bulutların tekli istencinden doğup yere inen doğrusal bir hareket değil, yeryüzü ile gökyüzü arasındaki süreğen etkileşimden doğan bir doğa olayıdır.
Bu örnek, Zeytin filmiyle ilgisiz durabilir. Ancak, çevreci ve posthüman beşeri bilimlerin beslendiği düşünce hattından ilerlersek, filmde kendi hayatlarından kesitler sunan ve bu kesitleri zeytini toplarken kullandıkları örtülerin yardımıyla “performe eden” altı kadının gerek sözel gerek bedensel olarak anlattıkları öykülerin zeytinle, ağaçla ve toprakla ne kadar iç içe geçmiş olduklarını ve buradaki dolanıklığın tıpkı elektronlardan ayrışan pozitif iyonlarla toprak, su, insan ve insan-dışı tüm maddesel bedenler arasındaki etkileşime benzediğini görebiliriz. Ayşe Güneş, Beyza Aydın, Havva Değirmenci, Huri Can, Gamze Deniz ve Nurşan Güneş adlı altı kadın çiftçi, Mardin, Muğla ve Balıkesir’den zeytin öykülerini kendi sözcükleriyle ve bedensel hareketleriyle anlatıyorlar. Bu öykülerin iklim değişikliğine bağlı kuraklık ve geçmiş kuşakların insan hataları gibi ekolojik problemlere bağlanışı aslında bizlere ikinci paragrafta değindiğim insan-merkezci bakış açısının sorunlarını da gösteriyor. Bu problemler sonucunda zeytinle olan etkileşimimizde uğradığımız sekte filmde geçen şu sözlerle kendini ele veriyor: “Bu şekilde bilinçsizce koparma devam ederse, bir sonraki nesle toprak bile kalmayabilir.” Öyleyse ektikleri mahsülü, bahçelerindeki bitkileri, doğal oluşumlardan olan rüzgarı ve yağmuru, mevsimleri ve işleyen zamanı sözleriyle ve bedenleriyle anlatan bu kadınların filmle, izleyiciyle, yapımcıyla, yönetmenle ve kendi öyküleriyle olan etkileşimini kümülatif bir insan-dışı eyleyicilik olarak ele alabiliriz. Zeytin filmini kendini evrenin merkezine konumlandıran ve hubris denilen kibri hem kendi başına hem de insandan ibaret olmayan dünyanın başına bela olmuş insanın aslında ekolojik maddelerden yalnızca biri olduğunu bize tekrar tekrar hatırlatan bir birlikte-oluş şeması olarak okuyorum. İnsan emeği, bitki, toprak, mineral, taş ve suyun birbiriyle diyaloğunu özetleyen filmin birlikte-oluş kavramına güzel bir örnek teşkil ettiğini düşünüyorum. Zira sınırlı insan algımız, insan-dışı eyleyiciliğin gündelik hayatta neye benzediğini kolayca tahayyül etmemize olanak tanımıyor. Bu nedenle sanatların, özellikle de görsel sanatların desteğini almak çevreci ve posthüman beşeri bilimler kuramlarının tam olarak anlaşılması için önemli.
Zeytin filminde kendini net olarak gösteren ancak hayatın “normal” akışında her zaman öyle kolay kolay anlayamadığımız insan-dışı eyleyicilik (faillik) kavramı, aslında doğayı çoğunlukla sessiz, pasif, tepkisiz ve hatta hamur gibi yoğrulup şekil verilebilir bir araç olarak görmekteki hatayı yüzümüze vuruyor. Zeytin, toprağın altında taşa denk gelen köklerini onarmak için bekliyor ve kendine yeniden yollar buluyor; zeytinyağı ile ağrıyan kaslarını ovan, zeytinyağını bir şifa aracı olarak kullanan insan, her gün kendinde yeniden doğaya dönme ve saatlerce emeğini ortaya koyabilme gücünü buluyor; hatalı işlemlere maruz kalan zeytin kendi yanıtını üretim biçimleriyle veriyor. Altı kadının doğaçlama dans performansları, örtüleri ve öyküleri, doğa ile kültürün birbirinden ayrılmazlığını vurguluyor.
İlerleyen günlerde filmin yapımcısı Birnur Birtane ile birlikte filmde rol alan altı kadınla da PENTACLE adına bir söyleşi gerçekleştireceğimin haberini burada vererek, yazımı Donna Haraway’den bir alıntı ile noktalıyorum:
İnsanı istisna görmenin saçmalığını bir anlasak, o zaman “oluş”un zaten her zaman “birlikte-oluş” olduğunu, sonucun dünyada var olan her kişi* ile halihazırda temasta olduğunu anlarız.
Donna Haraway, When Species Meet (University of Minnesota Press, 2008), 244.
* Donna Haraway alıntısında kullanılan “kişi” sözcüğü bilinçli olarak seçilmiştir. Orijinal Türkçe haliyle, insan ve insan-dışı tüm varoluş biçimlerine atfen kullanılmıştır.
Kaynakça
Akay, Kıvılcım, yön. Zeytin. 2023.
Haraway, Donna. When Species Meet. University of Minnesota Press, 2008.
Kirby, Vicki. Quantum Anthropologies: Life at Large. Duke University Press, 2011.
Wright, Kate. “Becoming-with.” Environmental Humanities, Cilt 5, 2014, s. 277-281.